Siz küçükken ne düşünüyordunuz bilmiyorum. Ama ben yaşamın anlamını düşünüyordum. Cennet? Cehennem? Korkutucu ve umut dolu? Ama sonsuz... Sonsuz olunca iki seçenek de korkutucu olmuyor muydu? Günlüğüme yazmışım günün birinde. Cennet iyi hoş da ya dünya? Gösterdiğimiz o tatlı telaşlar, çabalar? Su içmek için bardağa su dolduruşumuz, otobüse binmek için durağa yürüyüşümüz, daha iyi olmak için kafamızda dönüp duran o düşünceler, bazı amaçlarımız, bazı tutkularımız, hayatı anlamlandırışımız. Sonsuzlukta hep kayıp olacakmışız gibi geliyor. Dünya o kadar güzel ki, hep bir anlam var. Her şey olup bittiğinde tüm güzelliklerin ya da kötülüklerin arasında sıkışıp kaldığımızda ne olacak? Ne için yaşayacağız? İnsan ne için yaşar? O zaman da tıpkı bu zaman gibi yaşıyor gibi mi olacağız? Heyecanlanacak ya da üzülecek miyiz, öfkelenecek ya da sevinecek miyiz, utanacak ya da şaşkına dönecek miyiz? Dans edecek miyiz mesela? Kuşları hayran hayran seyredecek miyiz? Kederlenip yazıya dökebilecek miyiz? S