Özlüyorum. Özlüyorum. Özlüyorum. Nasıl desem? Nasıl anlatsam? Anlaşılmaya ümidim de yok. Sesini özlüyorum. Ama nasıl? Kelimenin tam anlamını veren ve daha fazlasını isteyen bir özlemek. Ucu bucağı yok. Ne ucu umrumda ne de bucağı. Kalbime ilmek ilmek işlenmiş ninniler, masallar, öğütler, lakırdılar... Aklıma kazınmış gülüşler, mimikler, gözler... Gözlerin çok güzel. Gerçekten mi? Gerçekten. Ya ellerin? Pamuk pamuk ellerin var. Bırakmasan ya ellerimi. Öyle güçlü, öyle huzurlu olmak var; ellerin sımsıkı tutarken ellerimi. Düşünüşün var ya mesela. Gözlerini kapatıp kısarak hatırlayışın var ya... Hepsi bende. Hani markete giderken ellerimizi sallayarak cebimiz şeker doldu ya sayende, ömrümün şekerleri siz, ömrümün ardından gelene götürmek istediğim tek şey o cebim. Benim kıymetli varlığım. Sevginin şekerli dünyası. Benim şekerli rüyam. İyiki yaşadım dedirten tek güç. Şükür ve hasretle.
Yazmayı öğrendiğimden beri günlük tutarım.