Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hasret ile

Özlüyorum. Özlüyorum. Özlüyorum. Nasıl desem? Nasıl anlatsam? Anlaşılmaya ümidim de yok. Sesini özlüyorum. Ama nasıl? Kelimenin tam anlamını veren ve daha fazlasını isteyen bir özlemek. Ucu bucağı yok. Ne ucu umrumda ne de bucağı. Kalbime ilmek ilmek işlenmiş ninniler, masallar, öğütler, lakırdılar... Aklıma kazınmış gülüşler, mimikler, gözler... Gözlerin çok güzel. Gerçekten mi? Gerçekten. Ya ellerin? Pamuk pamuk ellerin var. Bırakmasan ya ellerimi. Öyle güçlü, öyle huzurlu olmak var; ellerin sımsıkı tutarken ellerimi. Düşünüşün var ya mesela. Gözlerini kapatıp kısarak hatırlayışın var ya... Hepsi bende. Hani markete giderken ellerimizi sallayarak cebimiz şeker doldu ya sayende, ömrümün şekerleri siz, ömrümün ardından gelene götürmek istediğim tek şey o cebim. Benim kıymetli varlığım. Sevginin şekerli dünyası. Benim şekerli rüyam. İyiki yaşadım dedirten tek güç. Şükür ve hasretle.

Büyümek

Bir oyun. Acımasız bir oyun. Delirmeme asla müsaade etmiyorum. Halbuki delirecek çok fazla konu var. Ama hiçbiri beni delirtecek kadar güçlü olamıyor. Umursayamıyorum. Biliyorum, umursarsam geri dönüşü yok. Ne fantazyada ne dünyada, hiçliğin içinde yok olup gideceğim. Freud'un kuramına bakılırsa bilinçaltımın savunmaları oldukça keskindi. Bunu nasıl yapıyor, inanamıyorum. Gülmek, gülmemenin arasında düşünmemek. Yürek hissediyor yine. Ama akılda bir inkar. Yüreği kundak yapıp oyalıyor. Oyalasın. Güçlü olmak hoşuma gidiyor. Büyümüş olmak bu oyunun içinde büyük şans. Dünyada umursanacak o kadar az şey var ki. Yüreğim güvendeyken aklımın ruhumu kurtarma çabası, üstelik vicdanını kaybetmeden. Ne hoş.