Siz küçükken ne düşünüyordunuz bilmiyorum. Ama ben yaşamın anlamını düşünüyordum. Cennet? Cehennem? Korkutucu ve umut dolu? Ama sonsuz... Sonsuz olunca iki seçenek de korkutucu olmuyor muydu? Günlüğüme yazmışım günün birinde. Cennet iyi hoş da ya dünya? Gösterdiğimiz o tatlı telaşlar, çabalar? Su içmek için bardağa su dolduruşumuz, otobüse binmek için durağa yürüyüşümüz, daha iyi olmak için kafamızda dönüp duran o düşünceler, bazı amaçlarımız, bazı tutkularımız, hayatı anlamlandırışımız. Sonsuzlukta hep kayıp olacakmışız gibi geliyor. Dünya o kadar güzel ki, hep bir anlam var. Her şey olup bittiğinde tüm güzelliklerin ya da kötülüklerin arasında sıkışıp kaldığımızda ne olacak? Ne için yaşayacağız? İnsan ne için yaşar? O zaman da tıpkı bu zaman gibi yaşıyor gibi mi olacağız? Heyecanlanacak ya da üzülecek miyiz, öfkelenecek ya da sevinecek miyiz, utanacak ya da şaşkına dönecek miyiz? Dans edecek miyiz mesela? Kuşları hayran hayran seyredecek miyiz? Kederlenip yazıya dökebilecek miyiz? Sahi yazabilecek miyiz? Yazmak için gereken tüm zihin bizimle olmaya devam edecek mi? Zaten zihnimiz bize cenneti de cehennemi de yaşatmaya yetmiyor mu? Belki sadece birer zihin olacağız. Bilirsiniz, siz öylece oturup dururken zihniniz dans edebilir. Ya da siz kahkahalar atıp karnınızı tutarken zihniniz sizi alt üst edebilir. Herkes küçükken ne düşünürdü bilmiyorum. Ben hala küçüğüm, zihnim küçük. Hala bunları düşünüyorum. Muhtemelen büyüyen insanlar artık tamam demiştir ne anlammış yaşa gitsin işte.
İşte buraya kadar. Olan oldu. Vazgeçtim. Pes ettim. Olacak olan zaten olacak. Endişelenmeyecektim artık. Bıraktım. Tüm yaşadıklarımı düşündüm hani derler ya; bir film şeridi gibi. Ettiğim mücadeleleri, yaşadığım güçlükleri, uğradığım hayal kırıklarını düşündüm ve vazgeçtim. Hem de her şeyden öylece. Artık kenara geçip yaşamı izlemeye karar verdim boş gözlerle. Yaşam bana ne getirirse onu yaşayacağım. Yaşama hırsını bıraktım. Güzel şeyler yaşamak zorunda değilim. Dünyada güzel şeylere tanıklık eden yüzde beşlik dilimin ortasında olmamın gereği yok. Geri kalan yüzde doksan beşlik dilimin ortasında kaybolacağım. Eminim bu hiçlik bana iyi gelecek. Oturup yalnızca dua edeceğim, hiç çabasız hayata katılacağım. İyi şeyler dileyeceğim. Evet fakat kötü şeyler yaşayacağım. Olsun gün sonunda hiçbir şeyin önemi yok. Kalbimi kinle, nefretle, öfkeyle, kibirle doldurmadım ya. Gün sonunda ona bakıyorum. Dargın olduğum çok şey var evet. Olsun kenarda oturup şükredeceğim yine. Şükredecek çok meselem var
Yorumlar
Yorum Gönder