Ana içeriğe atla

Aşklı bişiy



      Herkesin bir yara izi vardır, derler. O yara izi tüm yaşamımız boyunca bizimle beraber sürüklenir ve biz o yara izinin kölesi olarak yaşama devam etmek zorunda kalırız. Bazen de yara izinin iyileşmesine müsaade edersin. Onunla yaşamak istemediğine karar verir ve bunun için çaba gösterirsin. Ama bazen bir başkası senin yara izinle yaşamana göz yummaz. Seni olduğun gibi kabul eder, alır ve saklar. Tüm kötülüklerden uzak durmanı istercesine saklar ve korur. İstemesen de ona güvenirsin. Çünkü her düştüğünde kolunda onun elinin yardımını görürsün. Birinin sana hiç çıkarsız yardım etmesi seni şüpheye düşürebilir. Yaranı kollamaya çalışır ve kendi kendine ayakta durmaya çalışırsın. Aslında yine onun sayesinde. Seni sen olduğun için kabul ettiğini gördüğünde, kendini yara izinle niye kabul edemediğinin derdine düşersin ve kendini sevmeye, onu daha çok sevmeye başlarsın. Sevginin getirdiği güzelliklerin farkına varmaya başlarsın. Aşkla tanışır ve onun elinin aşkın en güvenilir parçası olduğunu düşünürsün. Bırakmazsın. Elini bırakmazsın. Bırakmak istemezsin. Bazen bırakmak zorunda kalırsın fakat eğer senin ıstakozun o ise bırakmak güçlenmenin bir parçasıdır. Yeni bir yara iziyle mücadele etmek zorunda kalmamak için birlikte mücadele edersin. Herkesin bir yara izi varsa onun da bir yara izi vardır, dersin. Birlikte olduğunuzda hiçbir yaranın önemi olmadığının farkına varırsınız. Çünkü yaşamak ve aşk bir kereliktir. Bir kerelik de olsa hayatın güzelliğiyle koyun koyuna yatarsın. Tüm insanların ihtiyacı olan şey de budur; sevgi ve tabii biraz da umut. 
      Bazı şeylerin değerini en az gölge oyunlarınız kadar çok iyi bilmeniz gerekir.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Veda

İşte buraya kadar. Olan oldu. Vazgeçtim. Pes ettim. Olacak olan zaten olacak. Endişelenmeyecektim artık. Bıraktım. Tüm yaşadıklarımı düşündüm hani derler ya; bir film şeridi gibi. Ettiğim mücadeleleri, yaşadığım güçlükleri, uğradığım hayal kırıklarını düşündüm ve vazgeçtim. Hem de her şeyden öylece. Artık kenara geçip yaşamı izlemeye karar verdim boş gözlerle. Yaşam bana ne getirirse onu yaşayacağım. Yaşama hırsını bıraktım. Güzel şeyler yaşamak zorunda değilim. Dünyada güzel şeylere tanıklık eden yüzde beşlik dilimin ortasında olmamın gereği yok. Geri kalan yüzde doksan beşlik dilimin ortasında kaybolacağım. Eminim bu hiçlik bana iyi gelecek. Oturup yalnızca dua edeceğim, hiç çabasız hayata katılacağım. İyi şeyler dileyeceğim. Evet fakat kötü şeyler yaşayacağım. Olsun gün sonunda hiçbir şeyin önemi yok. Kalbimi kinle, nefretle, öfkeyle, kibirle doldurmadım ya. Gün sonunda ona bakıyorum. Dargın olduğum çok şey var evet. Olsun kenarda oturup şükredeceğim yine. Şükredecek çok meselem var

Hak

​Ben hak etmedim mi ya en güzelini, en iyisini, en kralını? Evet ya en kralını… Gülünç kibir. Hiç elde etmedim. Benim sorum daha çok şeydi… ben bu kadarını bile hak etmiyor muyum?  Ben fark ettim. Kimseye ihtiyacım yoktu iyi hissedebilmek için. Zaten en berbat hissedilenlerin ardından buldum en iyilerini. Ama her zaman bir nesne olmalıydı benim için. Hep bir kurtarıcı.  Kurtarılmak zorunda mıydık? Değildik elbette. Ama insan kurtarılanlara imreniyordu en nihayetinde.  Bir başkasının hayatını yaşamak hiç içimden gelmiyor. Ben kimdim? Benim hayatım neredeydi? Bu, benim hayatım mıydı? Minnet duyduğum onlarca şey, benim mi? Memnundum. Çünkü iyiyim. Karanlık olmayacağım bu sefer. Ben herkesten farklı bir herkesle aynıyım. Bu kadarım.

Tırtıklı Duvar

Anneannem. Dedem. Köy. Alt kat. Henüz üste bir kat çıkılmamış, tek katlı müstakil ev. 6 kuzenin bir araya toplanıp gürültülendiği zamanlar. Duvarlar. Büyük ihtimalle salonda... Duvarlara bakıyorum. Yatıyorum. Uyumak üzere, çekyatta, duvar kenarında. Duvar tırtıklı. İnceliyorum. Ve aklıma düşüyor bir anda. "Ya uyanamazsam?". Her gün başarıyorum uyanmayı halbuki, farkındayım. Ama ya bu gece son geceyse? Bu gece, o geceyse? Nasıl uyanabiliyorum bilmiyorum. Uyanıyorum işte. Bilmediğim için sabah bunu başaramayabilirim ve uyanamayabilirim. İçim çok huzursuz. Düşüncelere dala dala uyumayı başarmışım ama. Bakıyorum; günaydın, sabah olmuş. Uyanmışım. İnanamıyorum, bugün de başardım. Nasıl? Bunu nasıl yapıyorum? Aklımı uzun süre meşgul etti. Nasıl uyandım? Ve tamam bıraktım. Düşünmüyordum. Uyanıyordum işte. Bu bana verilen güzel bir nimetti. Yarın da uyanacaktım belli ki. Huzursuzluğa, korkuya gerek yoktu. Yaşayacaktım. Sanıyordum. Ölümün var olduğunu biliyordum ama ben uyanıyordum. Ö