Ana içeriğe atla

Affetmeye dair




Bazen her şeyi unutmak ve affetmek istersin. Gerçekten kendinin ne olduğunu, ne istediğini bilmenin bir başka yolunu bulamadığın zamanlara denk gelir. Hayal kırıklıklarıyla başa çıkmak için artık insanlar ve diğer şeyler üzerinden gizli anlamlara sahip olmayı bırakırsın. Eğer yapabilirsen. Yapıp yapamayacağıma emin değilim. Madem başkalarını ruhsal olarak iyi etmek benim gelecekte mesleğim olacak, o halde bu işe kendimden başlamalıyım. Yaşadıklarımı şeffaf bir biçimde, psikoloji kitaplarına sayfa olsun diye anlatacak değilim. Ama benimle birlikte tüm bu yazıya yolu düşenler için güzel bir başlangıç olsun isterim. İç çatışmaların durdurulacağı fikri komik. Önemli olan insanın sürekli kendi üzerinden yeniliklere açık olması. "Bunu denedim, yapamıyorum; öyleyse başka bir yolu daha olmalılar" ın başlangıcı. Sürekli kendi, başkaları ve yaşananlar hakkında düşünen kimsenin şüphesiz çok iyi bir noktaya geleceğini söyleyemeyiz. Öyle ki eksiklik, tamamlanamamışlık, kötü haberler ve yorumlar bizimle olacaktır. Kaçınılmaz olan bir şey için galibiyet kazanmak da insanı hasta eder. Biz ise şu an bulunduğumuz halde, tüm yaşadıklarımızla kendimizi kabullenip başkalarının gerçekten başkası olduğunu ve bizim gibi hatalara açık olduğunun da farkına vararak çevrede olup bitene karşı daha duyarlı davranabiliyor olmayı başaracağız. Tam olarak yapmak istediğimiz bu, duyarlı olmak üreticiliği de beraberinde getirecektir ve dünyaya en azından bir insana ya da bir kuşa bile katacak bir şeyiniz olması sizi iyi ki yaşadım'a teşvik edecektir. Bırakın, etsin. Çünkü şükretmeye öncelikle varlığınızın aslında ne kadar da kıymetli olduğunu anlamakla başlayın ve daha sonra diğer tüm canlı ve cansızlar için.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Veda

İşte buraya kadar. Olan oldu. Vazgeçtim. Pes ettim. Olacak olan zaten olacak. Endişelenmeyecektim artık. Bıraktım. Tüm yaşadıklarımı düşündüm hani derler ya; bir film şeridi gibi. Ettiğim mücadeleleri, yaşadığım güçlükleri, uğradığım hayal kırıklarını düşündüm ve vazgeçtim. Hem de her şeyden öylece. Artık kenara geçip yaşamı izlemeye karar verdim boş gözlerle. Yaşam bana ne getirirse onu yaşayacağım. Yaşama hırsını bıraktım. Güzel şeyler yaşamak zorunda değilim. Dünyada güzel şeylere tanıklık eden yüzde beşlik dilimin ortasında olmamın gereği yok. Geri kalan yüzde doksan beşlik dilimin ortasında kaybolacağım. Eminim bu hiçlik bana iyi gelecek. Oturup yalnızca dua edeceğim, hiç çabasız hayata katılacağım. İyi şeyler dileyeceğim. Evet fakat kötü şeyler yaşayacağım. Olsun gün sonunda hiçbir şeyin önemi yok. Kalbimi kinle, nefretle, öfkeyle, kibirle doldurmadım ya. Gün sonunda ona bakıyorum. Dargın olduğum çok şey var evet. Olsun kenarda oturup şükredeceğim yine. Şükredecek çok meselem var

Hak

​Ben hak etmedim mi ya en güzelini, en iyisini, en kralını? Evet ya en kralını… Gülünç kibir. Hiç elde etmedim. Benim sorum daha çok şeydi… ben bu kadarını bile hak etmiyor muyum?  Ben fark ettim. Kimseye ihtiyacım yoktu iyi hissedebilmek için. Zaten en berbat hissedilenlerin ardından buldum en iyilerini. Ama her zaman bir nesne olmalıydı benim için. Hep bir kurtarıcı.  Kurtarılmak zorunda mıydık? Değildik elbette. Ama insan kurtarılanlara imreniyordu en nihayetinde.  Bir başkasının hayatını yaşamak hiç içimden gelmiyor. Ben kimdim? Benim hayatım neredeydi? Bu, benim hayatım mıydı? Minnet duyduğum onlarca şey, benim mi? Memnundum. Çünkü iyiyim. Karanlık olmayacağım bu sefer. Ben herkesten farklı bir herkesle aynıyım. Bu kadarım.

Tırtıklı Duvar

Anneannem. Dedem. Köy. Alt kat. Henüz üste bir kat çıkılmamış, tek katlı müstakil ev. 6 kuzenin bir araya toplanıp gürültülendiği zamanlar. Duvarlar. Büyük ihtimalle salonda... Duvarlara bakıyorum. Yatıyorum. Uyumak üzere, çekyatta, duvar kenarında. Duvar tırtıklı. İnceliyorum. Ve aklıma düşüyor bir anda. "Ya uyanamazsam?". Her gün başarıyorum uyanmayı halbuki, farkındayım. Ama ya bu gece son geceyse? Bu gece, o geceyse? Nasıl uyanabiliyorum bilmiyorum. Uyanıyorum işte. Bilmediğim için sabah bunu başaramayabilirim ve uyanamayabilirim. İçim çok huzursuz. Düşüncelere dala dala uyumayı başarmışım ama. Bakıyorum; günaydın, sabah olmuş. Uyanmışım. İnanamıyorum, bugün de başardım. Nasıl? Bunu nasıl yapıyorum? Aklımı uzun süre meşgul etti. Nasıl uyandım? Ve tamam bıraktım. Düşünmüyordum. Uyanıyordum işte. Bu bana verilen güzel bir nimetti. Yarın da uyanacaktım belli ki. Huzursuzluğa, korkuya gerek yoktu. Yaşayacaktım. Sanıyordum. Ölümün var olduğunu biliyordum ama ben uyanıyordum. Ö