Ana içeriğe atla

Hayaller



Bu noktada olacağımı asla düşünmemiştim. Bu nokta büyümekti. Büyük olmak. Yaptıklarının sorumluluğunu almayı en üst düzeyde işiten bir çocukluk geçirdim fakat büyük olmak sorumlulukları işitmeyi yeterli bulmazdı. Sorumlulukları başkasından almayı gerektirirdi. Sorumluluklarına sen karar veremezsin. Sen bambaşka hayaller peşinde koşarken bir cam duvar gibi senin hayatının arkanda olduğunu söylerdi. Hayaller yalnızca bakılmak içindi. Hayaller unutulup gidecekti. Bu yüzden ya çocuğu isterdin ya istemezdin. Eğer istersen bu hayallerin artık onda olmasını kabul etmek demekti. İstemezsen hala cam duvarın yıkılacağına dair inancın sürerdi.İnanç çevrendeki insanların güler yüzünde saklıydı. Çocukla çocuk olmayı bile benimseyebilirdin böylece. Asla büyümezdin sadece yaşlanırdın. Sadece yüzünde çiziklere canını sıkardın biraz da kalbinin artık atmakta nasıl zorlandığına ama kalbin hala atıyordu ya işte yeter derdin. Hayaller gözünü kapattığında da gerçekleşirdi. Hayal etmenin avantajı buydu. Gözünü kapattığında hepsini gerçekleştirebilirdin. Başaramıyorsan, gerçekleştirmek için gerçekten iyi çok iyi bir insan olman gerekirdi. İyi insan olmak zor değildi.  Ama kalbin her zaman iyiliği görme konusunda muhteşem olmayabilirdi. O yüzden arada kalbini yıkamalıydın.
Ben kalbimi yıkıyorum. Yoksa kırıklıklarla geçinmek çok zor olurdu. Arada kalbi parlatmak ölümü hatırlatırdı ve o zaman zaten hiçbir başarısızlık seni üzemezdi. Tüm mutsuz ve kızgın suratlara dil çıkarırdın. Dünyada bir sen olursun bir sevdiklerin. Gerisi kendi aleminde kaybolsun. Hiç önemli değil. Benim hayalim de buydu. Bir ben bir sevdiklerim. İyinin kötüyü yendiği türlü maceralarla dolu masallar. Ve gülümsemek. Tüm renkleri masalın içine yerleştiren gülümsemeler. Bu yeterliydi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Baş aşağı

Gerçekten sevilebilir miydik? Gerçek var mıydı? Masum ve saf sevilmedikten sonra sevilmenin gerçekten bir önemi var mıydı? Ya biz mutlu olabilir miydik öyle sevilince? Sahi sevgi masumiyetini ne zaman kaybederdi? Yoksa bazen hiç bulunmaz mıydı? Koşulların devreye girdiği bir sevgide, sevgiden söz edebilir miydik? Ya masumiyetten? Her iyiliğimiz ve kötülüğümüz ile -RAĞMEN DEĞİL İLE- sevilmek ne kadar mümkündü? Ya biz sevebilir miydik gerçekten? Hiç çıkarsız, öyle derinden. Hiç şüphesiz. Dünya nasıl bir yerdi? Sanki her şey bizim etrafımızda döner gibiydi. Her şey düşünmemiz, hissetmemiz, itiraz etmemiz ve göz yummamız için vardı. Göz yumardık çoğu zaman, dünya büyüktü. Kaybolurduk. Tüm bu karmaşanın etrafında omuz omuza direnmek için yaratıldı sevgi. En küçük şeyler bile en büyük şeyler dünyada oluyorken bize dokundu. En büyük şeyler? Onu bilemiyorum bile. Aslında inceydi yüreğimiz. Sahi tüm kırgınlıklarımız ve kızgınlıklarımız olmasaydı biz ne olurduk? Daha mı iyi olurduk? Gerçekten ke...

Özlediğim

Özlediğim etten kemikten yapılma biri değil. Özlediğim bir nezaket. Özlediğim bir “gitme”. Gerçekten hatalı olunduğunda mı çabalanır? Yoksa hata olmasa da kalp kırıldığında ona diyecek bir şey yok mudur? Kırık kalp her şeyin üstünde midir? Şey, romantizm… o hani ismi lazım değil hikayelerindekinden mi olmalı aşk? Yoksa böyle sade ve zehirli her şey aşk mıdır? Özlediğim bir güzel söz, özlediğim bir çırpınış. Özlediğim bir kapıya geliş! Terliklerimle mi? Belki. Özlediğim bir çılgınlık. Özlediğim bir delilik. Özlediğim bir af. Özlediğim bir çare arayış, özlediğim bir sahilde kayalarda konuşma. Özlediğim bir “lütfen”, özlediğim bir himaye. Bazen insan böyle şeyleri özlediğine bile utanır. Dünya kötü. Ne bekliyorduk ki? Şükretmek lazım hem, hem beklememek. Hem en iyi şekilde kurtulmayı arzulamak.

Tırtıklı Duvar

Anneannem. Dedem. Köy. Alt kat. Henüz üste bir kat çıkılmamış, tek katlı müstakil ev. 6 kuzenin bir araya toplanıp gürültülendiği zamanlar. Duvarlar. Büyük ihtimalle salonda... Duvarlara bakıyorum. Yatıyorum. Uyumak üzere, çekyatta, duvar kenarında. Duvar tırtıklı. İnceliyorum. Ve aklıma düşüyor bir anda. "Ya uyanamazsam?". Her gün başarıyorum uyanmayı halbuki, farkındayım. Ama ya bu gece son geceyse? Bu gece, o geceyse? Nasıl uyanabiliyorum bilmiyorum. Uyanıyorum işte. Bilmediğim için sabah bunu başaramayabilirim ve uyanamayabilirim. İçim çok huzursuz. Düşüncelere dala dala uyumayı başarmışım ama. Bakıyorum; günaydın, sabah olmuş. Uyanmışım. İnanamıyorum, bugün de başardım. Nasıl? Bunu nasıl yapıyorum? Aklımı uzun süre meşgul etti. Nasıl uyandım? Ve tamam bıraktım. Düşünmüyordum. Uyanıyordum işte. Bu bana verilen güzel bir nimetti. Yarın da uyanacaktım belli ki. Huzursuzluğa, korkuya gerek yoktu. Yaşayacaktım. Sanıyordum. Ölümün var olduğunu biliyordum ama ben uyanıyordum. Ö...