Özlüyorum. Özlüyorum. Özlüyorum. Nasıl desem? Nasıl anlatsam? Anlaşılmaya ümidim de yok. Sesini özlüyorum. Ama nasıl? Kelimenin tam anlamını veren ve daha fazlasını isteyen bir özlemek. Ucu bucağı yok. Ne ucu umrumda ne de bucağı. Kalbime ilmek ilmek işlenmiş ninniler, masallar, öğütler, lakırdılar... Aklıma kazınmış gülüşler, mimikler, gözler... Gözlerin çok güzel. Gerçekten mi? Gerçekten. Ya ellerin? Pamuk pamuk ellerin var. Bırakmasan ya ellerimi. Öyle güçlü, öyle huzurlu olmak var; ellerin sımsıkı tutarken ellerimi. Düşünüşün var ya mesela. Gözlerini kapatıp kısarak hatırlayışın var ya... Hepsi bende. Hani markete giderken ellerimizi sallayarak cebimiz şeker doldu ya sayende, ömrümün şekerleri siz, ömrümün ardından gelene götürmek istediğim tek şey o cebim. Benim kıymetli varlığım. Sevginin şekerli dünyası. Benim şekerli rüyam. İyiki yaşadım dedirten tek güç. Şükür ve hasretle.
İşte buraya kadar. Olan oldu. Vazgeçtim. Pes ettim. Olacak olan zaten olacak. Endişelenmeyecektim artık. Bıraktım. Tüm yaşadıklarımı düşündüm hani derler ya; bir film şeridi gibi. Ettiğim mücadeleleri, yaşadığım güçlükleri, uğradığım hayal kırıklarını düşündüm ve vazgeçtim. Hem de her şeyden öylece. Artık kenara geçip yaşamı izlemeye karar verdim boş gözlerle. Yaşam bana ne getirirse onu yaşayacağım. Yaşama hırsını bıraktım. Güzel şeyler yaşamak zorunda değilim. Dünyada güzel şeylere tanıklık eden yüzde beşlik dilimin ortasında olmamın gereği yok. Geri kalan yüzde doksan beşlik dilimin ortasında kaybolacağım. Eminim bu hiçlik bana iyi gelecek. Oturup yalnızca dua edeceğim, hiç çabasız hayata katılacağım. İyi şeyler dileyeceğim. Evet fakat kötü şeyler yaşayacağım. Olsun gün sonunda hiçbir şeyin önemi yok. Kalbimi kinle, nefretle, öfkeyle, kibirle doldurmadım ya. Gün sonunda ona bakıyorum. Dargın olduğum çok şey var evet. Olsun kenarda oturup şükredeceğim yine. Şükredecek çok meselem var
Yorumlar
Yorum Gönder