Bir oyun. Acımasız bir oyun. Delirmeme asla müsaade etmiyorum. Halbuki delirecek çok fazla konu var. Ama hiçbiri beni delirtecek kadar güçlü olamıyor. Umursayamıyorum. Biliyorum, umursarsam geri dönüşü yok. Ne fantazyada ne dünyada, hiçliğin içinde yok olup gideceğim. Freud'un kuramına bakılırsa bilinçaltımın savunmaları oldukça keskindi. Bunu nasıl yapıyor, inanamıyorum. Gülmek, gülmemenin arasında düşünmemek. Yürek hissediyor yine. Ama akılda bir inkar. Yüreği kundak yapıp oyalıyor. Oyalasın. Güçlü olmak hoşuma gidiyor. Büyümüş olmak bu oyunun içinde büyük şans. Dünyada umursanacak o kadar az şey var ki. Yüreğim güvendeyken aklımın ruhumu kurtarma çabası, üstelik vicdanını kaybetmeden. Ne hoş.
İşte buraya kadar. Olan oldu. Vazgeçtim. Pes ettim. Olacak olan zaten olacak. Endişelenmeyecektim artık. Bıraktım. Tüm yaşadıklarımı düşündüm hani derler ya; bir film şeridi gibi. Ettiğim mücadeleleri, yaşadığım güçlükleri, uğradığım hayal kırıklarını düşündüm ve vazgeçtim. Hem de her şeyden öylece. Artık kenara geçip yaşamı izlemeye karar verdim boş gözlerle. Yaşam bana ne getirirse onu yaşayacağım. Yaşama hırsını bıraktım. Güzel şeyler yaşamak zorunda değilim. Dünyada güzel şeylere tanıklık eden yüzde beşlik dilimin ortasında olmamın gereği yok. Geri kalan yüzde doksan beşlik dilimin ortasında kaybolacağım. Eminim bu hiçlik bana iyi gelecek. Oturup yalnızca dua edeceğim, hiç çabasız hayata katılacağım. İyi şeyler dileyeceğim. Evet fakat kötü şeyler yaşayacağım. Olsun gün sonunda hiçbir şeyin önemi yok. Kalbimi kinle, nefretle, öfkeyle, kibirle doldurmadım ya. Gün sonunda ona bakıyorum. Dargın olduğum çok şey var evet. Olsun kenarda oturup şükredeceğim yine. Şükredecek çok meselem var
Yorumlar
Yorum Gönder