Bir şey geldi başıma. Belki dünyanın en güzel belki en berbat şeyi. Çünkü bugün seni Hz. Süleyman yapan kader yarın seni Hz. Süleyman'ın kölesi yapıyordu. Olsundu. Köle olmak da marifet isterdi. Köle olsan da aklın, ruhun özgürdü. Tüm özgürlüğünle hayallere dalmak da doğaldı. Hayal kurmayacağım demiştim... Nasıl yapacaktım? Karşımda kurulan güzel hayallere nasıl kayıtsız kalabilirdim? O hayaller sıradan güzel hayaller değildi ki. Masumdu başta. Akıllıydı sonra. Akıllı hayaller. Ve sevimliydiler oldukça. Sevimli hayallere kim hayır diyebilirdi ki? Hayaller seni düşünüyor ve önemsiyorsa, seni seviyor ve sayıyorsa... Kim hayal istemem derdi? Hayalleri sonsuzlaştırmak derdiydi benimki. Hayalleri dünya yapmak niyetinde değildim. Ama dünyamda güzel hayallerle karşılaştığımda bunların kıymetini bilmeliydim. En içten bir şekilde. Yeni bir hayal kırıklığı yaşamak... Artık büyük mesele değil ki. Nasılsa artık büyük hayaller yok, süreklilik hayalleri var. Daima güzel görmek, sevgiyle. Ölümden sonra bile.
İşte buraya kadar. Olan oldu. Vazgeçtim. Pes ettim. Olacak olan zaten olacak. Endişelenmeyecektim artık. Bıraktım. Tüm yaşadıklarımı düşündüm hani derler ya; bir film şeridi gibi. Ettiğim mücadeleleri, yaşadığım güçlükleri, uğradığım hayal kırıklarını düşündüm ve vazgeçtim. Hem de her şeyden öylece. Artık kenara geçip yaşamı izlemeye karar verdim boş gözlerle. Yaşam bana ne getirirse onu yaşayacağım. Yaşama hırsını bıraktım. Güzel şeyler yaşamak zorunda değilim. Dünyada güzel şeylere tanıklık eden yüzde beşlik dilimin ortasında olmamın gereği yok. Geri kalan yüzde doksan beşlik dilimin ortasında kaybolacağım. Eminim bu hiçlik bana iyi gelecek. Oturup yalnızca dua edeceğim, hiç çabasız hayata katılacağım. İyi şeyler dileyeceğim. Evet fakat kötü şeyler yaşayacağım. Olsun gün sonunda hiçbir şeyin önemi yok. Kalbimi kinle, nefretle, öfkeyle, kibirle doldurmadım ya. Gün sonunda ona bakıyorum. Dargın olduğum çok şey var evet. Olsun kenarda oturup şükredeceğim yine. Şükredecek çok meselem var
Yorumlar
Yorum Gönder