Hiç tanışmadığım ben. Meğer ne güçlüymüşüm, ne bilgeymişim, ne yetenekli ne sevgi doluymuşum. Varmış bir anlam yaşamamda. Varmış bunca zaman didindiğimin bir sebebi. Meğer insan görebilirmiş bir başkasında kendi kudretini, kendi neşesini. Hem kendini yok edecek kuvvette bir endişenin esiri, hem kendini yoktan var edecek cesaretin sahibi. Nasıl kolay ve hemencecik adapte olmuşum soruldu. Bilmiyorum, sebebi hem ihtiyaç hem sorumluluk olmalıydı. Tecrübe? Belki biraz. Ama aslında hiç. Aynı durumda karşılaşacağım muamelenin bir adım eksik olacağını hiç düşünmedim. Canının canı. Aynı zamanda büsbütün canın. Böyle muazzam bir sevginin esiri olmanın güzelliğinden kimse bahsetmemişti daha önce. Belki bahsedilseydi bu zamana kadar yaşadığım her karamsarlıkta büyük bir ışığın varlığını yüreğime iyice saklamadan uyumazdım geceleri. İçimde yıllarca büyüttüğüm umut sen miydin? Peki bunca zaman beklediğim aslında hep de var olan 'çocukluk' arkadaşım? Yaşayacağımız onca güzel anının heyecanıyla dolup taştığım doğru mu? Büyük bir çaresiz kederin ortasındayken her anına tanıklık etmek için kıpır kıpır olan bu yaşama arzusu nereden geldi? Sen nereden geldin? Sanki hep buradaydın. Hiç eksik olmadın. Hiç de eksik olma. Ayağına taş bile değmesin minik kızım.
Hiç tanışmadığım ben ile beni tanıştırdığın için sana teşekkür ediyorum. -O benin, senin için yapabileceği her şeyi henüz hala bilmiyoruz.- Bizi en içten sıfatlarla sıfatlandırdığın için sana teşekkür ediyorum. -Kime hem ne tuhaf hem ne güzel sıfatlar yükleyeceğini henüz hala bilmiyoruz.- Güldükçe güldürdüğün, başını omzuma koyduğun için teşekkür ederim. Akla düştüğün, dile geldiğin, hayal kurdurduğun, sesini kulağıma değdirdiğin, omzuma kafanı koyduğun ilk günden beri sana aşığım. İyi ki doğdun.
Ve Sana şükrediyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder