Ana içeriğe atla

Gökyüzünde umut

Bu dışarıda ne var bilmiyorum. Evin içinde sıkışıp kalmış, dışarı bakıyor. Pencere önü onu güçlü hissettiriyor. Ne buluyor bilmiyorum. Sanıyorum ki o da bilmiyor. Gökyüzü belki de. Gökyüzüne bakmayı ihmal etmiyor. Gökyüzü büyülü, uçsuz bucaksız. Tüm sıkışmışlığımızda bizi de kurtaracak bir şey barındırıyordur bu sonsuz görüntü, diyor belki. Ruhum eve sığmıyor ama aynı zamanda ruhum küçük bir odanın içinde daha huzurlu diyor. Neden? Küçük bir odanın içinde, herkesten uzakta kıvrılıp uyumayı veyahut defteri elinde bir şeyler karalamayı, boyama yapmayı, bez bebeğiyle oynamayı huzurlu bulduğu sırada ruhunu harekete geçirip gökyüzünden medet ummasına sebep olan ne? Dünya küçük bir odadan değil ibaret. Kaçamadığı şeyler var belli ki. Zihninden atamadığı, kalbini çürüten şeyler. Besbelli hayatın oyunu içerisinde sıkışıp kalmış fakat ruhunu oyalamaya çalışıyor. Besbelli hayatla yüzleşmekten çekiniyor. Ama ister karşısına çıkıp dimdik dikilsin karşısında ister kapısı kapalı bir odanın içerisinde kulaklarını tıkasın ve oynasın, hayat var. Ne yaparsa yapsın yaşıyor işte. Seviyor, özlüyor, şefkat duyuyor... Zihni, kalbi çalışıyor. Dışarı bakıyor, gökyüzüne. Hem çok güzelsin hayat hem de beni bu hayattan kurtar der gibi. Gökyüzü de anlayamıyor belli ki. Çünkü hep dışarı bakıyor ama gökyüzü hiç ona bakmıyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Veda

İşte buraya kadar. Olan oldu. Vazgeçtim. Pes ettim. Olacak olan zaten olacak. Endişelenmeyecektim artık. Bıraktım. Tüm yaşadıklarımı düşündüm hani derler ya; bir film şeridi gibi. Ettiğim mücadeleleri, yaşadığım güçlükleri, uğradığım hayal kırıklarını düşündüm ve vazgeçtim. Hem de her şeyden öylece. Artık kenara geçip yaşamı izlemeye karar verdim boş gözlerle. Yaşam bana ne getirirse onu yaşayacağım. Yaşama hırsını bıraktım. Güzel şeyler yaşamak zorunda değilim. Dünyada güzel şeylere tanıklık eden yüzde beşlik dilimin ortasında olmamın gereği yok. Geri kalan yüzde doksan beşlik dilimin ortasında kaybolacağım. Eminim bu hiçlik bana iyi gelecek. Oturup yalnızca dua edeceğim, hiç çabasız hayata katılacağım. İyi şeyler dileyeceğim. Evet fakat kötü şeyler yaşayacağım. Olsun gün sonunda hiçbir şeyin önemi yok. Kalbimi kinle, nefretle, öfkeyle, kibirle doldurmadım ya. Gün sonunda ona bakıyorum. Dargın olduğum çok şey var evet. Olsun kenarda oturup şükredeceğim yine. Şükredecek çok meselem var

Hak

​Ben hak etmedim mi ya en güzelini, en iyisini, en kralını? Evet ya en kralını… Gülünç kibir. Hiç elde etmedim. Benim sorum daha çok şeydi… ben bu kadarını bile hak etmiyor muyum?  Ben fark ettim. Kimseye ihtiyacım yoktu iyi hissedebilmek için. Zaten en berbat hissedilenlerin ardından buldum en iyilerini. Ama her zaman bir nesne olmalıydı benim için. Hep bir kurtarıcı.  Kurtarılmak zorunda mıydık? Değildik elbette. Ama insan kurtarılanlara imreniyordu en nihayetinde.  Bir başkasının hayatını yaşamak hiç içimden gelmiyor. Ben kimdim? Benim hayatım neredeydi? Bu, benim hayatım mıydı? Minnet duyduğum onlarca şey, benim mi? Memnundum. Çünkü iyiyim. Karanlık olmayacağım bu sefer. Ben herkesten farklı bir herkesle aynıyım. Bu kadarım.

Tırtıklı Duvar

Anneannem. Dedem. Köy. Alt kat. Henüz üste bir kat çıkılmamış, tek katlı müstakil ev. 6 kuzenin bir araya toplanıp gürültülendiği zamanlar. Duvarlar. Büyük ihtimalle salonda... Duvarlara bakıyorum. Yatıyorum. Uyumak üzere, çekyatta, duvar kenarında. Duvar tırtıklı. İnceliyorum. Ve aklıma düşüyor bir anda. "Ya uyanamazsam?". Her gün başarıyorum uyanmayı halbuki, farkındayım. Ama ya bu gece son geceyse? Bu gece, o geceyse? Nasıl uyanabiliyorum bilmiyorum. Uyanıyorum işte. Bilmediğim için sabah bunu başaramayabilirim ve uyanamayabilirim. İçim çok huzursuz. Düşüncelere dala dala uyumayı başarmışım ama. Bakıyorum; günaydın, sabah olmuş. Uyanmışım. İnanamıyorum, bugün de başardım. Nasıl? Bunu nasıl yapıyorum? Aklımı uzun süre meşgul etti. Nasıl uyandım? Ve tamam bıraktım. Düşünmüyordum. Uyanıyordum işte. Bu bana verilen güzel bir nimetti. Yarın da uyanacaktım belli ki. Huzursuzluğa, korkuya gerek yoktu. Yaşayacaktım. Sanıyordum. Ölümün var olduğunu biliyordum ama ben uyanıyordum. Ö