Bu şöyle güzel. Şu böyle iyi. Bak bundan şu güzelliği çıkar şundan bu iyiliği. Sıkılmadınız mı? Her daim olumlama yapmaya çalışmak da insanı yormuyor mu? Yerinizde olsam çok yıpranırdım. Ama olumsuzlukları görebiliyor olmaktan keyif alıyorum. Her daim kötünün içine gömülmek ne kadar yıpratıcıysa iyinin içinde kalıvermek de o kadar yıpratıcı. Siyah beyaz gibi keskin çizgiler içerisine girmeden, bir orta yolla -griyle- devam etmek. Hem böylece adalet de beraberinde gelir. Kötüyü de iyi, iyiyi de iyi görmenin ne getirisi olabilir ki? O zaman iyi olmak da çok manasız olacak. Öyleyse mana gride olmalı. Bana öyle geliyor ki polyannacılık bir göz yumuş. Kötüyü reddetmek, kötüyü yok edebilir mi? Hiç sanmıyorum. Bu gerilemeyi destekler, gelişimi engeller. Bazen kulaklarını, gözlerini ve kalbini açıp kötüyle olman gerekir; iyiden sevgiyi ümit edebilmek için.
İşte buraya kadar. Olan oldu. Vazgeçtim. Pes ettim. Olacak olan zaten olacak. Endişelenmeyecektim artık. Bıraktım. Tüm yaşadıklarımı düşündüm hani derler ya; bir film şeridi gibi. Ettiğim mücadeleleri, yaşadığım güçlükleri, uğradığım hayal kırıklarını düşündüm ve vazgeçtim. Hem de her şeyden öylece. Artık kenara geçip yaşamı izlemeye karar verdim boş gözlerle. Yaşam bana ne getirirse onu yaşayacağım. Yaşama hırsını bıraktım. Güzel şeyler yaşamak zorunda değilim. Dünyada güzel şeylere tanıklık eden yüzde beşlik dilimin ortasında olmamın gereği yok. Geri kalan yüzde doksan beşlik dilimin ortasında kaybolacağım. Eminim bu hiçlik bana iyi gelecek. Oturup yalnızca dua edeceğim, hiç çabasız hayata katılacağım. İyi şeyler dileyeceğim. Evet fakat kötü şeyler yaşayacağım. Olsun gün sonunda hiçbir şeyin önemi yok. Kalbimi kinle, nefretle, öfkeyle, kibirle doldurmadım ya. Gün sonunda ona bakıyorum. Dargın olduğum çok şey var evet. Olsun kenarda oturup şükredeceğim yine. Şükredecek çok meselem var
Yorumlar
Yorum Gönder