Salıydı. Artık çarşamba. Perşembe, cuma, cumartesi... Geçiyor böyle. Hiçbir önemi de yok üstelik. Günler sadece geçsin diye varlar. Aynı zamanda kötü şeyler olurken iyi bir şey olmasının hiçbir anlamı yok. Dünün bugünden, bugünün yarından hiçbir farkı yok. Zaman ölüyor, ta ki biz ölene kadar. Peki nasıl öleceğiz? Her gün öldürülmeyi mi bekleyeceğiz? Yoksa içimizde mi öldüreceğiz kendimizi? Ya bir hastalıkla koyun koyuna ya da bir sevdayla yana yana. Ama nasıl? Şairin dediği gibi insan öleceğini bile bile nasıl yaşar? Bu günlerin yaşama ait olduğunu kendimize inandırmamızı güçleştiren her şeyle birlikte. Ne acı, hem ne gülünç.
İşte buraya kadar. Olan oldu. Vazgeçtim. Pes ettim. Olacak olan zaten olacak. Endişelenmeyecektim artık. Bıraktım. Tüm yaşadıklarımı düşündüm hani derler ya; bir film şeridi gibi. Ettiğim mücadeleleri, yaşadığım güçlükleri, uğradığım hayal kırıklarını düşündüm ve vazgeçtim. Hem de her şeyden öylece. Artık kenara geçip yaşamı izlemeye karar verdim boş gözlerle. Yaşam bana ne getirirse onu yaşayacağım. Yaşama hırsını bıraktım. Güzel şeyler yaşamak zorunda değilim. Dünyada güzel şeylere tanıklık eden yüzde beşlik dilimin ortasında olmamın gereği yok. Geri kalan yüzde doksan beşlik dilimin ortasında kaybolacağım. Eminim bu hiçlik bana iyi gelecek. Oturup yalnızca dua edeceğim, hiç çabasız hayata katılacağım. İyi şeyler dileyeceğim. Evet fakat kötü şeyler yaşayacağım. Olsun gün sonunda hiçbir şeyin önemi yok. Kalbimi kinle, nefretle, öfkeyle, kibirle doldurmadım ya. Gün sonunda ona bakıyorum. Dargın olduğum çok şey var evet. Olsun kenarda oturup şükredeceğim yine. Şükredecek çok meselem var
Yorumlar
Yorum Gönder