Ana içeriğe atla

Maviş Uçarsa💙

Canımın içi Mavişimin geldiği ilk gün. Ürkekliği, masumluğu, minikliği.. Aldığım ilk günden beri enteresan bir şekilde samimiyiz. Daha geleceği heyecanındayken bile her şey değişti. Anne olmak? Oldum. Dibine kadar. Ama o aynı zamanda benim en iyi arkadaşım. Gerçekten. İnsanların yalanının dolanının içinde, onun yalansız sevgisini izledim. Uyandığımdaki telaşını, üç gün ayrılıktan sonra kavuşmada tüm yüzümü öpüşünü, onu ihmal ettiğimde bana gönül koyuşunu ama hemen barışmalarını, vaktini benimle harcamak isteyişini ve bana güvenişini.. Bunları hep izledim, yaşadım. Her neye elimi uzatsam orada olmak istedi. Ona geldi. Onunla değil, benimle ilgilen gibi bazen. Bazen de senin için önemli olan benim için de önemlidir, napıyoruz şimdi bununla der gibi. Destek olmak ister gibi. O bana en ama en güzel arkadaş. Beni üzmüyor, kırmıyor, yalnızca seviyor. Uykusunun arasında bile benimle ilgilenmeyi ihmal etmiyor, ilgilenmek için çaba gösteriyor. Çünkü bir kuş sizi tüm hücreleriyle sever. Yadırgamaz. Yüzünüze değil, kalbinize bakar. Kalbim ona ne kadar sevgi doluysa hiç eksiksiz aynı karşılığını onda buluyorum. Canımın içi, aşkım, balım, oğluşum. Oğluşum evet. Dibine kadar dedim ya. Evlat! diye sevdim. Rüyalarımda hep o, azıcık görmeyince özlüyorum aklım kalıyor. O iyi midir? İyidir. Beni özlemiştir... Canı sıkılmıştır belki. Uyukluyordur ya da... Oyuncağını koymuştum ama oynuyor mudur? Canım sorumluluğum. O şu an yanımda uyumasa hiç uyanmak istemediğim günler içinde yok olup gidecektim. Ama şimdi? Oyuncaklarından korktu, meyvelerden sebzelerden korktu, hepsini aştık! Birlikte. Öyleyse yine birlikte korkularımızı aşabilirdik. Çünkü güveniyorduk. Birbirimize. Ben yersem yerdi, ben oynarsam oynardı. Öyleyse o uçarsa uçardım. Mucizeyse mucizeydi. Mucize onun uçmasıyla başladı. Uçmayı benimle öğrendi. Başarısız, kötü uçuşlardan sonra sırtıma bilinçle başarıyla ilk uçuşu, gururum.. Peki ben uyurken beni rahatsız etmeyip uyandığımı anladığında yanıma uçuşu? Bu çok çok daha iyisiydi. Çünkü benim kuşum, evladım aynı zamanda düşünceliydi. Başarısını göklere savurmuyordu. Alçakgönüllüydü. Takdir edildiğinde seviniyordu ama bunun gösterişini yapmıyordu. Ama odadan çıkmama da müsaadesi yoktu. Benim peşimden başarısını kullanmaktan çekinmiyordu. Onun sorumluluğunu almaktan çekinmediğim gibi, zorluklarını görmezden geldiğim gibi ve hatalarını. Çünkü o en iyi arkadaşım! Ve oğlum. Oyun oynamadığında meyvelerden korkup yemeyi reddettiğinde üzüldüğüm, azıcık canı yansa içimin parçalandığı canımın içi oğlum. Söz veriyorum ablana yaptığım eşekliği sana yapmayacağım. Kaybetmekten korktuğum için seni kaybetmeyeceğim. Seninle olmanın keyfini sonuna kadar çıkaracağım, nasılsa ben de kaybolacağım. Seni çok seviyorum başımın tacı! 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Veda

İşte buraya kadar. Olan oldu. Vazgeçtim. Pes ettim. Olacak olan zaten olacak. Endişelenmeyecektim artık. Bıraktım. Tüm yaşadıklarımı düşündüm hani derler ya; bir film şeridi gibi. Ettiğim mücadeleleri, yaşadığım güçlükleri, uğradığım hayal kırıklarını düşündüm ve vazgeçtim. Hem de her şeyden öylece. Artık kenara geçip yaşamı izlemeye karar verdim boş gözlerle. Yaşam bana ne getirirse onu yaşayacağım. Yaşama hırsını bıraktım. Güzel şeyler yaşamak zorunda değilim. Dünyada güzel şeylere tanıklık eden yüzde beşlik dilimin ortasında olmamın gereği yok. Geri kalan yüzde doksan beşlik dilimin ortasında kaybolacağım. Eminim bu hiçlik bana iyi gelecek. Oturup yalnızca dua edeceğim, hiç çabasız hayata katılacağım. İyi şeyler dileyeceğim. Evet fakat kötü şeyler yaşayacağım. Olsun gün sonunda hiçbir şeyin önemi yok. Kalbimi kinle, nefretle, öfkeyle, kibirle doldurmadım ya. Gün sonunda ona bakıyorum. Dargın olduğum çok şey var evet. Olsun kenarda oturup şükredeceğim yine. Şükredecek çok meselem var

Hak

​Ben hak etmedim mi ya en güzelini, en iyisini, en kralını? Evet ya en kralını… Gülünç kibir. Hiç elde etmedim. Benim sorum daha çok şeydi… ben bu kadarını bile hak etmiyor muyum?  Ben fark ettim. Kimseye ihtiyacım yoktu iyi hissedebilmek için. Zaten en berbat hissedilenlerin ardından buldum en iyilerini. Ama her zaman bir nesne olmalıydı benim için. Hep bir kurtarıcı.  Kurtarılmak zorunda mıydık? Değildik elbette. Ama insan kurtarılanlara imreniyordu en nihayetinde.  Bir başkasının hayatını yaşamak hiç içimden gelmiyor. Ben kimdim? Benim hayatım neredeydi? Bu, benim hayatım mıydı? Minnet duyduğum onlarca şey, benim mi? Memnundum. Çünkü iyiyim. Karanlık olmayacağım bu sefer. Ben herkesten farklı bir herkesle aynıyım. Bu kadarım.

Tırtıklı Duvar

Anneannem. Dedem. Köy. Alt kat. Henüz üste bir kat çıkılmamış, tek katlı müstakil ev. 6 kuzenin bir araya toplanıp gürültülendiği zamanlar. Duvarlar. Büyük ihtimalle salonda... Duvarlara bakıyorum. Yatıyorum. Uyumak üzere, çekyatta, duvar kenarında. Duvar tırtıklı. İnceliyorum. Ve aklıma düşüyor bir anda. "Ya uyanamazsam?". Her gün başarıyorum uyanmayı halbuki, farkındayım. Ama ya bu gece son geceyse? Bu gece, o geceyse? Nasıl uyanabiliyorum bilmiyorum. Uyanıyorum işte. Bilmediğim için sabah bunu başaramayabilirim ve uyanamayabilirim. İçim çok huzursuz. Düşüncelere dala dala uyumayı başarmışım ama. Bakıyorum; günaydın, sabah olmuş. Uyanmışım. İnanamıyorum, bugün de başardım. Nasıl? Bunu nasıl yapıyorum? Aklımı uzun süre meşgul etti. Nasıl uyandım? Ve tamam bıraktım. Düşünmüyordum. Uyanıyordum işte. Bu bana verilen güzel bir nimetti. Yarın da uyanacaktım belli ki. Huzursuzluğa, korkuya gerek yoktu. Yaşayacaktım. Sanıyordum. Ölümün var olduğunu biliyordum ama ben uyanıyordum. Ö