Ölüm nasıl kabullenilir? Ümitlerin bitişini nasıl kabullenir insan? Yaşarken hayal ettiğin ve yaşamayı beklediğin her şeyin yok oluşunu nasıl kabul edebilirsin? Ölmeyi, ölmeni nasıl kabul edersin? Büyümenin inkar edilişi, ölümün varlığını reddedişten başka neydi? Ama eller değişiyordu, gözler değişiyordu. Yaş alıyordu. İnkar sadece koca bir kandırmaydı. Olsundu, kandırmacaya devam edilsindi. Yoksa ölüm nasıl kabullenilirdi? Bir daha asla dudaklarının ona sevgini gösteremeyeceğini bilmek, kafanı dizlerine koyamayacağını anlamak, bir daha asla sana seslenmeyeceğini... Seslenmiyor. İşitmiyorsun. Yaşarken işitilmesini istediklerin işitilmiyor. Heyecanını duymasını istediğin hiçbir şey onun hayallerinde yer almıyor. Artık hayalleri yok. Artık hayallerim yok.
İşte buraya kadar. Olan oldu. Vazgeçtim. Pes ettim. Olacak olan zaten olacak. Endişelenmeyecektim artık. Bıraktım. Tüm yaşadıklarımı düşündüm hani derler ya; bir film şeridi gibi. Ettiğim mücadeleleri, yaşadığım güçlükleri, uğradığım hayal kırıklarını düşündüm ve vazgeçtim. Hem de her şeyden öylece. Artık kenara geçip yaşamı izlemeye karar verdim boş gözlerle. Yaşam bana ne getirirse onu yaşayacağım. Yaşama hırsını bıraktım. Güzel şeyler yaşamak zorunda değilim. Dünyada güzel şeylere tanıklık eden yüzde beşlik dilimin ortasında olmamın gereği yok. Geri kalan yüzde doksan beşlik dilimin ortasında kaybolacağım. Eminim bu hiçlik bana iyi gelecek. Oturup yalnızca dua edeceğim, hiç çabasız hayata katılacağım. İyi şeyler dileyeceğim. Evet fakat kötü şeyler yaşayacağım. Olsun gün sonunda hiçbir şeyin önemi yok. Kalbimi kinle, nefretle, öfkeyle, kibirle doldurmadım ya. Gün sonunda ona bakıyorum. Dargın olduğum çok şey var evet. Olsun kenarda oturup şükredeceğim yine. Şükredecek çok meselem var
Yorumlar
Yorum Gönder